İnsanlar gittikleri gördükleri ve yaşadıkları yerlere ilişkin bir ilgi geliştiriyorlar sanırım. Tatil için gittiğiniz ülkeler, şehirler yöreler aklınızın ve kalbinizin bir yerinde iz bırakıyor ve o tarihten sonra bir alaka gelişiyor. Daha önceleri hiç dikkat etmediğiniz haberler, olaylar ilginizi çekmeye başlıyor.
Türkiye’de tatil yapmış ya da bir nedenle Türklerle iş yapmış, ilişkisi olmuş İngiliz arkadaşlarım da aynı şekilde uzaktan da olsa bir Türkiye takibindeler. Türkiyeli göçmenler için ise bu alakalı olma durumu çok daha derin. Benim artık Türkiye ile hiç işim olmaz diyenler de bile bir alakalılık söz konusu.
Sonuçta iyi ya da kötü hemen herkesin üzerinde anlaştığı bir nokta Türkiye’nin ilginç bir ülke olduğu. Siyaseti, insanların tavırları, gelenekleri vesaire ilginç. Bunu tek örnek anlamında söylemiyorum. Arap ve Farsi komşularını ziyaret etmedim ama Arap ve Farsi tanıdıklarım oldu ve onların ülkeleri de pek çok açıdan Türkiye’ye benziyor ve de ilginç. Balkan komşular ise dini fark ve dolayısıyla biraz daha açık toplumlar olmak dışında Türkiye’yi andıran yerler. Yani memleket gibisi hem yok hem var.
Bu kadar alakadan sonra tabii ki bir de siyaset alakası var. Göç çalışmalarında bu mesele çok derinlemesine olmasa da sıkça işlendi. Göçmenlerin geldikleri köken ülkelerine ve oranın siyasetine alakaları ve hatta katılımları göçmen oldukları ülkenin siyasetine katılımlarından daha fazla.
Bunun bir nedenlerinden biri –belki de en önemlisi- tabii ki yasal olarak göçmen oldukları ülkelerde siyasete katılımlarının çok sınırlı olmasından. Örneğin 30 yıl da burada yaşıyor olsanız İngiliz vatandaşlığına geçmediyseniz İngiltere’de seçme ve seçilme hakkınız yok. Kimi ülkeler de ise sınırlı olsa katılım imkanları var. Örneğin yerel seçimlerde oy kullanabilirsiniz. Bu nedenle siyaset milli sporlarımızdan olduğundan Türkiyeli göçmenler de memleket siyasetine fena halde ilgililer.
Kimimiz hicvederek kimimiz militanca taraf tutarak meseleye yaklaşıyor. Referandum meselesi de o yüzden gündemden düşmüyor. Buradan bakınca belki işin olumlu yanlarından biri siyaset ve medya kirliliğinden uzak bir biçimde yaklaşabilirsiniz. (Gerçi evinizde 110 santimlik bir uydu anteni varsa ve sürekli internetten Türk medyasını takip ediyorsanız burada olmanız anlamsız coğrafi bir detaydır ve medya ve siyaset kirliliği olarak memlekette gibisinizdir.)
Neyse birinci durum geçerliyse o zaman referanduma ve değişiklik önerilerine bakışınız da bir güven oylamasından farklı olabilir. Türkiyeli arkadaşlarla da hem gerçek hem sanal ortamlarda ne olacak bu memleketin hali sohbetlerinin sıcak gündemi bu referandum şimdilerde.
Taraflar genel olarak çok net evet ya da hayır propagandası yapıyorlar. Kimisi de benim alakam yok, beni ilgilendirmez ne halleri varsa görsünler tarafında. Öyle maddelerin ne olduğu ve nasıl değişeceğine dair pek bir tartışma da olmuyor. Büyük ihtimal kimse zahmet edip ‘o kadar detayını’ öğrenmeye uğraşmıyor. Ne de olsa tarafgirlikler belli ve ‘bertaraf’ olmak istemiyor kimse.
Neyse çok uzattım. Benim oyumun rengini merak eden pek yoktur sanırım. Ama söyleyeceğim benim oyum gri. Irak, Nijerya, Avustralya, ABD gibi geri kalmış ülkeler yurt dışındaki vatandaşlarının elçiliklerde oy kullanmasına imkan sağlıyor. Türkiye o kadar geri kalmış bir ülke olmadığı için, yurtdışında yaşayan vatandaşlarına bu hakkı tanımıyor. En azından pratik olarak böyle. Yoksa 4 saat uçup 300 Sterlin karşılığında bir memleket sınır kapısında oy kullanmak mümkün.
Yani bizim burada yaptığımız muhabbet biraz zenginin oyu züğürtün çenesini yorar misali. Referandum zamanı yolu Türkiye’ye düşenler ve fena halde radikal AKP’li vesaire olanlar dışında kimse Türkiye’ye gidip oy kullan(a)mayacak.
Bunun önemi var mı bilemiyorum ama içimden bir ses yurtdışında yaşayan Türkiyeliler arasında muhalif olanların ya da olabilme oranının Türkiye’deki genel muhalif olma oranından daha yüksek olduğunu söylüyor. Belki de bu yüzden hiç bir iktidar partisi bu konuda bir düzenleme yapıp ‘muasır medeniyetler seviyesine’ gelmemizi istemiyor. Netekim biz sadece yurtdışında değil referandumun da dışındayız. İsteyen olduysa da benim haberim yok. Pazar yazısı yazıyorum beni de o kadar ciddiye almayın zaten. Sakin olun ve keyfinize bakın.
İyi pazarlar ve bol şanslar.

* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/referandumun-disi-12147.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.

By Ibrahim Sirkeci

Ibrahim Sirkeci is Professor at Regent's University London and writes a weekly column for BirGun daily newspaper.

Instagram
LinkedIn
LinkedIn
Share
YouTube
YouTube
RSS
Follow by Email
%d bloggers like this: