Bir hafta süren ayaklanmaların ardından 1500 kişi tutuklandı. 600’den fazla kişi mahkemeye çıkarıldı ve 12 yaşında bir ilkokul öğrencisi dahil bir kısmı cezalandırıldı. Olayların patlak verdiği ilk akşamdan itibaren tartışmalar da başladı. Eminim büyük mağazaların yağmalanıp yakıldığını görenler arasında heyecanlananlar olmuştur. Günlerdir kundaklama görüntüleri ve yağmalama görüntüleri ile yatıp kalktık.
Bir tarafta iktidara geldiklerinden beri ‘büyük toplum’ adında ne anlama geldiği pek de net olmayan muhafazakarlar diğer tarafta ise refah toplumu taraftarları olduğunu söylemek mümkün. Pek tabii ki bunlar arasında ve ötesinde diğerleri.
Muhafazakarlar bu olayların kaynağının ‘aile içi’ terbiyenin eksik olması ve toplumun çocuklarına sahip çıkmaması olduğunu iddia ediyorlar. Gazetelerin çoğunda da bu yönde yazılar ve ifadeler sınırsızca yer alıyor.
Öteki tarafta ise olayların arkasında derin toplumsal sorunlar yattığı iddiası var. Çıplak gözle ve bilimsel yöntemlerle yaşadıklarımızı anlamanın mümkün olduğuna inanan bir fani olarak ben bu ikinci tarafa daha yakın hissediyorum.
Zaten muhafazakar argümanın çözüm önerisi de yok. Terbiyesiz çocukları anne babaları dövsün olay çözülsün mü diyeceğiz? Daily Telegraph gazetesinin çocukların serbest kalmasına isyan eden manşeti de bunu yansıtıyor aslında: “Ayaklanan çocuklar mahkemelerce serbest bırakılıyor!”
Başbakan ve bakanları ayaklananların yakalanıp en ağır cezalara çarptırılacağına dair sözler veriyorlar sabahtan akşama kadar. Buradan çok parlak sonuçlar çıkmayacağı ortada.
Tabii ki pek çok insan için bu olanlar ürkütücüydü ve üzücüydü. Pek çok kişi yaralandı. En az üç kişi hayatını kaybetti. Pek çok küçük esnaf işyerini kaybetti. 40’tan fazla kişinin evleri yandı evsiz kaldılar. Bunların tabii ki hoşlanılacak bir yanı yok.
Ancak ayaklanmalar Londra polisinin gözaltına aldığı bir siyah genci öldürmesiyle başladı. Siyah gencin üzerinde izinsiz bir silah olduğu ve polise ateş etmek üzere olduğu iddia edildi. Bu doğru ya da değil ama meselenin arkasındaki çarpıcı gerçekleri gözardı edemeyiz. Bir iddiaya göre polis inceleme komisyonuna gelen gözaltında ölen/öldürülen siyahlarla ilgili vakalarda hiç bir polis ceza almamış. New York bombalamalarından sonra polisin sokakta durdurup üst araması yapması olağan hale geldi ancak istatistiklere göre beyazlarla karşılaştırıldığında siyahların durdurulup aranma ihtimali 7 kat daha fazlaymış. Bu işin bir yüzü: Bu gençler polisten niye nefret ediyor sorusuna burada yanıt aramak gerek.
Diğer yanı ise yine çeşitli raporlar ve istatistiklerle görülebilir. Gençler arasında işsizlik yüzde yirminin üzerinde ve bunun azınlıklar arasında daha yüksek olduğu da biliniyor. İşçi Partisi’nin iktidarı kaybetmeden hemen önce geçen yıl Ulusal Eşitlik Paneli’ne hazırlattığı rapora göre nüfusun en zengin yüzde onluk diliminde hane başına varlık miktarı 853,000 Sterlin dolayında iken bu oran en yoksul yüzde 10 için sadece 8,800 Sterlin veya daha düşük. Yani en zengin ve en yoksul arasındaki fark 100 kat!
Bu eşitsizlik içinde en alttakiler de müslüman Pakistan ve Bengladeşliler ve de Siyahlar. Aynı işleri yapsalar ve aynı eğitime sahip olsalar dahi, bu azınlık grupların gelirlerinin Hristiyan beyazlara kıyasla yüzde 13 ila 21 oranında daha düşük olduğu bulunmuş.
Rapor daha çarpıcı pek çok istatistik sunuyor ve benzer gerçekler başka araştırmalarda da bulunabilir. Gerçek şu ki ülke ikinci dünya savaşından bu yana en büyük gelir eşitsizliğini yaşıyor. Ve en alttakiler, Siyah gençler ayaklananların çoğunluğunu oluşturuyor.
Bunları gözönüne aldığımızda bu kadar çok sayıda genç insanın eşzamanlı ve kendiliğinden bir biçimde Londra ve çeşitli diğer şehirlerde ayaklanıp benzer dükkanları yağmalaması çok da şaşırtıcı değil. Pek çok insanın dillendirdiği gibi bu kadar genç insan ve daha fazlası belli ki kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığına inanıyorlar. Büyük toplum abilerinin ve ablalarının terbiye girişimleri yoksulluğu ne kadar önleyebilirse bu ayaklanmaları da o kadar önleyebilir. Başka bir yazıya saklayalım ancak bir tehlike de hükümetin ve sağcı basının propagandalarının ırkçı grupların ekmeğine yağ sürdüğü. Bugün maalesef “sorun çıkaran zenciler ve göçmenler” çığırtkanlığı için biraz daha fazla malzeme var.
İyi pazarlar ve bol şanslar

* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/londra-nin-mulksuzleri-ayaklandi-12155.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.

By Ibrahim Sirkeci

Ibrahim Sirkeci is Professor at Regent's University London and writes a weekly column for BirGun daily newspaper.

Instagram
LinkedIn
LinkedIn
Share
YouTube
YouTube
RSS
Follow by Email
%d bloggers like this: