Hafta içinde Avam Kamarası’nda hakaretler uçuştu. Gordon Brown belki de iktidarının en ağır eleştirilerine maruz kaldı. Ama yılmadı ve mücadele etti. Muhafazakâr lider Cameron, Brown’ı anlamamakla, yetersizlikle suçlarken Liberal Demokratların lideri Clegg ise düpedüz “bu yaptığın liderlik değil aptallıktır” dedi. Hepinizin yakından tanıdığı bazı ülkelerde asabi bazı başbakanlardan bekleyeceği gibi ortalık karışmadı, yumruklar ve sıralar uçuşmadı ve kimse silaha sarılmadı.
Clegg, eliyle Brown’ı işaret ederek, kendisini ayıplayan İşçi Partili vekillere de giydirdi: ben en azından yüzüne söylüyorum, sizin gibi arkasından konuşmuyorum!”. Sağdan soldan salvolarla boğuşurken Brown bir darbe de Muhafazakâr Parti’nin solundan aldı. Muhalif milletvekili Stephen Crab, ‘işyerinde istismar’ iddialarını gündeme getirdi. Brown’ın oldukça sinirlendiği bu istismar meselesi arkasında geçenlerde başbakanın yanında çalışanlara cep telefonu fırlattığı rapor edilince ortaya çıkmıştı. Brown çok renk vermeden “her şikâyet gerektiği gibi değerlendirilmektedir” cevabını verdi.
Maazallah başka bir ülkede olsa başbakan, bakanlar ve cümle kabine davalar açardı bunlara. Clegg, Crabb ve Cameron yatıp kalksınlar ve bu uzak ve yalnız adada milletvekili olduklarına dua etsinler.
Haliyle dünyayı kurtaran adamın kendinden başka dostu yok. Brown’ın bu hafta bir de “Gurka” derdi vardı. Bu Gurkalar İngiltere’de dilediklerince oturmak, yaşamak ve hatta Britanya vatandaşı olmak bile istiyorlar. 11 Eylül ve 7 Temmuz bombalamalarından bu yana dünyanın değiştiğinin farkında değiller galiba. Artık öyle her isteyene oturum, her canı çekene vatandaşlık yok. Önce sınavlara gireceksin, ispatlayacaksın İngilizceyi İngilizlerin çoğundan daha iyi bildiğini. O da yetmeyecek Britanya kültürü üzerine master yapacaksın; nüfusunun sadece yüzde 5’inin kiliseye gittiği ve kabaca her dört kişiden birinin açıkça Allahsız olduğu bu ülkenin tüm koruyucu azizlerini ve bunlarla ilgili bayramların tarihlerini bileceksin; hiç işine yaramasa bile vergi dönemlerini bileceksin. Sonra bir de monarşiye karşı güçlü siyasi eğilimleri barındıran bir parti iktidarında gidip Kraliçeye bağlılık yemini edeceksin ve tanrı Kraliçeyi koruyacak! Saymakla bitmez bu çelişkili harikalar kumpanyasının incileri.
Bu Gurkalar ne yapmış peki haketmek için? Bunlar Nepal ve Kuzey Hindistan kökenli Britanya ordusunda görev yapmış ama Britanyalı olmayan askerler ve teknik olarak uğruna savaştıkları ve yaralandıkları ülkede yerleşme hakları olduğunu ileri sürüyorlar. Brown ise geçenlerde bir kanun tasarısıyla Gurkaların ülkede yerleşme haklarını sınırlamayı hedeflemişti. ?imdilik kanun sınırlıyor ama yoğun destek kampanyaları karşısında ‘onur borcumuz’ karşılığı Gurkalara bir kıyak yapma sözü de var ortada. Kendi milletvekilleri dahil tasarıya karşı çıkılınca biraz sinirlendi herhalde vekillerin ikinci ev harcamalarını kaldırmayı denedi. Bu da aba altından sopa göstermenin İngilizcesi olsa gerek, ya da İskoççası. Bu da çok tepki toplayınca ondan da vaçgeçti.
Eh bu kadar U dönüşü olunca tabii biraz makaraya sarılmaya başladı. Durumun keyfini çıkarmaya çalışan muhafazakârlardan ilginç sorularla sıkıştırmaya çalıştılar zavallı Brown’ı. Birisi “istifa etmeniz için imza verenler 4 yıl önce seçilmeniz için oy verenlerin iki katına çıktı onlar ne yanıt vereceksiniz?” diye sordu. Başbakanın yanıtları biraz sağırlar diyalogunu andırdı ama ne de olsa tribünlere oynanıyor asıl maç: “Muhafazakârlık bitmiştir, bitmiştir, bitmiştir!” Umalım en azından bunda haklı çıksın. Önümüzdeki Avrupa Parlamentosu seçimleri de kaybedilirse Brown’ı daha büyük dertler bekliyor.
Yani başağrıları bitmeyecek ve bitmiyor da zaten. Geçen hafta size aktardığım İçişleri Bakanı Jacqui Smith’in ikinci ev uyanıklığı muhafazakârların da dikkatini çekmiş bu hafta meclis araştırması istemişler o konuda. Bakalım bakan hanım ve pornocu enişte bey bu kez paçayı nasıl kurtaracaklar. Belki de görünmeden ikamet etmeyi becerirler. Ortada 300 bin liradan fazla bir masrafçık var ve de her şeye rağmen İngiliz bakanların çocuklarının gemicikleri ve mısırcıkları yok. Bu kriz ortamında da zor işleri! Kolay gelsin, ne diyelim.

* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/basbakan-olmanin-dayanilmaz-hafifligi-12092.htmll
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.

By Ibrahim Sirkeci

Ibrahim Sirkeci is Professor at Regent's University London and writes a weekly column for BirGun daily newspaper.

Instagram
LinkedIn
LinkedIn
Share
YouTube
YouTube
RSS
Follow by Email
%d bloggers like this: